YÖK-CHP'nin siyasi müttefiki gibi

 Cumhurbaşkanı seçiminin TBMM tarafından gerçekleştirileceğini belirten Kapusuz, bunun üzerinden siyaset yapmak, siyasi çıkar elde etmek, toplumda kafaları karıştırmaya yönelik çaba ve gayretlerin, son günlerde arttığını söyledi. Toplumda bir gerginliğin söz konusu olmadığını ifade eden Kapusuz, "Ankara dışına çıkacak olursanız, üzerinden spekülasyon yapılmak, gerginlik meydana getirilmek istenen hususun, halkımızın gündeminde olmadığını görürsünüz. Ama birileri germek ve gerginlik üzerinden siyaset yapmak istiyor" dedi. Teziç'in "Türk bilimi adına" yaptığı açıklamayı üzülerek seyrettiğini kaydeden Kapusuz, "Türk üniversitelerinin dünya üniversiteleriyle rekabet edememesinin sebebini, şimdi daha iyi anlıyorum. Türk biliminin geleceği açısından kaygım bir kat daha artmıştır" dedi. Kapusuz, Teziç'in açıklamasının, "Anayasal mesnetten yoksun, tamamen siyasi kaygılarla yapıldığını" savunarak, YÖK'ün, "CHP'nin siyasi müttefiki gibi davrandığını" iddia etti. İdeolojik ve siyasi değerlendirmeler yapmanın en çok akademik bağımsızlık açısından zarar verici olduğunu belirten Kapusuz, şöyle konuştu: "YÖK Başkanı, seçimlerden 4,5 yıl sonra Parlamentonun temsil yeteneği ve dolayısıyla meşruiyetiyle ilgili haksız ve yanlış değerlendirmelerde bulunuyor. Amaç, parlamento iradesine ipotek koymaya kalkmaktır. Sayın Teziç'in iddia ettiği toplantı yeter sayısı konusu, polemik konusu yapılamaz. Çünkü bu, Anayasanın 96. maddesinde, herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek kadar açıktır. Toplanmak için 184 milletvekilinin olması gerekiyor. Anayasamızda başka bir hüküm yoktur. Olmayan bir hükmü koyma yetkisi de hiçbir zata, şahsa ve kuruma ait değildir." Cumhurbaşkanı seçiminin ilk kez yapılmadığına işaret eden Kapusuz, Turgut Özal'ın, 450 kişilik Mecliste, 285 milletvekilinin katıldığı oturumda, 263 oyla cumhurbaşkanı seçildiğini belirterek, "YÖK Başkanı ve onun müttefiklerinin iddia ettiği doğru olsaydı, Sayın Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmemesi gerekirdi" dedi. Benzeri tartışmaların 18 yıl önce de yaşandığını, Özal'ın seçiminde de aynı iddiaların ortaya atıldığını belirten Kapusuz, Özal'ın cumhurbaşkanı seçildiği Meclis oturumunun tutanağı ile Deniz Baykal'ın o günlerde ve son günlerde gazetelere yansıyan ifadelerini okudu. "Aynı iddiaların ve aynı senaryoların tekrarlandığını" söyleyen Kapusuz, "söylemlerin yakınlığına ve benzerliğine dikkate çekmek istediğini" vurguladı. Danışma organı niteliğindeki YÖK Rektörler Komitesinin görevlerinin yönetmelikte yazılı olduğunu belirten Kapusuz, şöyle konuştu: "Anayasayı değerlendirmek, İçtüzük nisabını hesaba katmak, cumhurbaşkanı niteliklerini aramak; bunlardan hiçbiri amacı açık olan yönetmelikte mevcut mu? Rektörler Komitesi; Cumhurbaşkanı seçimi, aday olacaklarda aranacak nitelikler, genel seçimlerin hukukiliği ve meşruiyeti, İçtüzükteki hükümlerle ilgili sübjektif açıklamalarda bulunmak ve bu konuda görüş açıklamak için oluşturulmuş bir organ değil. Bir süreden beri amacıyla bağdaşmayan açıklama ve faaliyette bulunmayı mutat hale getiren Rektörler Komitesi, cumhurbaşkanı seçiminin tarafı ve hakemi olmadığı gibi, aday gösterme hakkına sahip bir siyasi parti veya siyasi denetim yetkisine haiz yüksek mahkeme değil. Elbette üniversite senatoları, toplumsal ve siyasal sorunlarda açıklamalarda bulunabilirler. YÖK ve Rektörler Komitesi, bunu araç olarak kullanıp meşru ve hukuki zemin olarak göremez. Üniversitelerin kendini bu kadar edilgenleştirmesi ve tek seslileştirmesi, ancak otoriter yönetimlerde görülebilecek irade yoksunluğudur." Tarafsızlığın hukuki değerlendirmenin konusu olduğunu, "belli kişilerin cumhurbaşkanı olamayacağı" şeklinde adres gösterilerek yorumlamanın, ciddiyetten yoksun ve hiçbir hukuki değer taşımadığını anlatan Kapusuz, "Bugüne kadar görev yapan cumhurbaşkanlarımız ne kadar tarafsız olmuşlarsa, yeni seçilecek olan cumhurbaşkanı da en az onlar kadar tarafsız olacak" dedi.