İmam Hatip Ortaokulundan Melike Sağlam Türkiye 3.sü oldu

            Tatlı su kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine odaklanmasını sağlamak amacıyla her yıl 22 Mart gününde kutlanan “Dünya Su Günü” etkinlikleri kapsamında düzenlenen "Su ve Atık Su" konulu kompozisyon yarışmasında Ankara 1.si ve Türkiye 3.sü olan İlçemiz Kızılcahamam İmam Hatip Ortaokulu 8. sınıf öğrencilerinden Melike SAĞLAM ödülünü Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müşteşarı Arif ÖZKALDI’dan aldı.

            “Dünya Su Günü” dolayısıyla DSİ Genel Müdürlüğü Konferans Salonunda gerçekleştirilen törene Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müşteşarı Arif ÖZKALDI, Müşteşar Yardımcıları İbrahim ÇİFTÇİ, Ali Rıza DİNİZ, Cemal NOGAY, Meteroloji Genel Müdürü İsmail GÜNEŞ, Devlet Su İşleri Genel Müdürü Murat ACU,  İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Veli KARAKUŞ, öğrencimiz, velisi Fatih SAĞLAM ve öğretmeni Bahar KELEŞ katıldı. 

Kızılcahamam İlçe Milli Eğitim Müdürü Veli Karakuş "Bize bu haklı gururu yaşatan öğrencimizi, onu yetiştiren velimizi, öğretmenlerimizi ve okul yönetimini tebrik eder, başarılarının devamını dileriz" dedi.

Kızılcahamam Haber Olarak Öğrencimizi Tebrik ediyor başarılarının daim olmasını diliyoruz

SUYU YIKAMAK

     “ Su ve atık su” ile ilgili araştırma yaparken çeliğin hikâyesine denk geldim. Su ile olan ilişkisi bana o kadar ilginç geldi ki,  konuya buradan başlamak istedim. Üretim aşamalarında çeşitli işlemlerle kızgın demir cevherine su veriliyor. Böylelilikle insanoğlunun kullandığı en sert ve dayanıklı sanayi ürünü olan çelik ortaya çıkıyor. Su olmazsa çelik oluşmuyor, çelik olmayınca da bu günkü sanayinin temelleri atılamıyor. Bu bilgiyi öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Çeliğin kaderi ile örtüşen bir yanımız var sanki. Çelik gibi hayatın zor şartlarına karşı dayanıklı olmamız, bir anlamda suyun varlığına ve kalitesine bağlı. Su hayat döngümüzün her noktasında, tarımdan sanayiye, hijyenden sağlığa, turizmden enerji üretimine kadar olmazsa olmazımız. Suyun çekildiği veya tükendiği topraklarda hayat kalitemizin ne kadarda kırılgan olduğunu biliyoruz. Su kıtlığının bozduğu dengeler, bir süre sonra insanoğlunun aleyhine dönüşüyor, dayanma gücünü yitiriyor ve nihayet varlığı tehlikeye giriyor.  Su, aktığı nehir yataklarını nasıl şekillendiriyorsa, aynı zamanda insanlığın geleceğini de şekillendiriyor. Tıpkı çelik gibi suyla buluşan ve suyu yerinde kullanan medeniyetler, hayata tutunup dayanıklı oluyor. Kullanamayanlar, israf edenler her anlamda geride kalıyor ya da yok olmanın eşiğinde yaşıyor.

      Gelişen teknoloji, büyüyen sanayi, artan nüfus ve kentleşme, mevcut su kaynaklarını daha hızlı tüketmektedir. Bir başka tehlike de suyun kullanılamayacak derecede kirlenmesidir. Bu gelişme, bize "atık su" kavramını öğretmiştir. Doğal şartlarda suyun dönüp dolaşıp tekrar hayat döngüsüne katıldığını öğrendim. Ancak kirlenen su, aynı kalite ve miktarda bu dönüşümü sağlayamıyor. İşte bu yüzden, su kaynaklarımız günden güne azalıyor. Bu durumda atık suyu geri kazanmanın, deyim yerindeyse kirlenen suyun yıkanması gündeme geliyor. Hatta hayati önem taşıyor da diyebiliriz.


      Suyu elde etmeyi, barajlar yapmayı, israf etmeden kullanmayı öğrendiğimiz gibi, kirlettiğimiz suyu yıkamayı da öğrenmeliyiz. Kirlenen her şey nasıl yıkanıp eski haline dönüyorsa suyumuzu yıkayarak tekrar eski haline döndürmeliyiz. Su kaynaklarını bir bir kaybettiğimiz günümüzde, her bir damla atık suyun pişmanlığını yaşamadan gerekli önlemleri almalıyız. Böylece su kirliliğinin meydana getireceği diğer çevre felaketlerinin de önüne geçmiş, yabani hayvanların, göçmen kuşların, kısaca doğal hayatın yaşamasına da izin vermiş oluruz.

       Temiz suya erişmek her bireyin en doğal hakkıdır. Su kaynakları üzerindeki haksız tasarruflar, yıllar süren çekişmelerin ve savaşlarında sebebi olmuştur. Bu yüzden çeşitli sebeplerle kirlendikten sonra atık su haline dönüşen her damla su daha da fazla önem taşımakta. Zaten dünyamızda bunca acı ve dram yaşanıyorken, birde suya ulaşmak için göç etmek, yada savaşmak zorunda kalmamalıyız. Ülkemizdeki atık su tesislerinin sayısının arttığını ve devletimizin bu konuda ciddi yatırımlar yaptığını öğrendim. Büyüdüğümde temiz su içmemi sağlayacak, bu atık su tesislerine emek harcayan tüm büyüklerime şimdiden teşekkür ederim.

    Geldiğimiz noktada anlaşılıyor ki, kirlettiğimiz suyu yıkayabilen, atık sularımızı daha hızlı arıtabilen bilgi ve teknolojiyi üretecek öğrenciler, aramızdan mutlaka yetişmeli. Umarım bunu başarabilenlerden oluruz. Böylelikle Yüce Allah’ın bu en güzel nimetine şükrümüzü ve gelecek nesillere karşı görevimizi ifa etmiş oluruz. Çünkü gelecek, doğal su kaynaklarını doğru kullanan, kirlendiğindeyse yüksek oranda geri kazanabilen nesillerin olacaktır.